Limited Şirket Müdürleri SGK Borçlarından Sorumlu mudur?

0
10

I- GİRİŞ

Sosyal Güvenlik Kurumu’nun şirket tüzel kişiliklerinden tahsil edemediği alacaklarını şirketin ortak ve müdürlerinin mal varlıklarından tahsil etme yoluna gitmesinin elbette ki yasal bir zemini bulunmaktadır. Bu çalışmada, söz konusu yasal zeminin, borcun muhatabı ve dönemi açısından sınırlarının ne olduğu izaha çalışılacaktır.

II- LİMİTED ŞİRKET MÜDÜRLERİNİN SGK BORÇLARINDAN DOLAYI SORUMLULUKLARININ SINIRLARI

Başta da belirttiğimiz gibi Sosyal Güvenlik Kurumu’nun şirket tüzel kişiliklerinden tahsil edemediği alacaklarını şirketin ortak ve müdürlerinin mal varlıklarından tahsil etme yoluna gitmesinin yasal bir dayanağı bulunmaktadır. O da 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun(1) 88. maddesidir. Adı geçen Kanun maddesi; “Kurum’un sigorta primleri ve diğer alacakları haklı bir sebep olmaksızın bu Kanun’da belirtilen sürelerde ödenmez ise kamu idarelerinin tahakkuk ve tediye ile görevli kamu görevlileri, tüzel kişiliği haiz diğer işverenlerin şirket yönetim kurulu üyeleri de dâhil olmak üzere üst düzeydeki yönetici veya yetkilileri ile kanuni temsilcileri Kurum’a karşı işverenleri ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumludur.” hükmüne amirdir.

Konuyla ilgili diğer yasal hükümlerin bazılarına ve ayrıca yüksek mahkeme kararlarına burada yer verilecek olup bu hüküm ve kararlar ışığında konu vuzuha kavuşturulmaya çalışılacaktır. Buna göre; 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’un(2);

“Limited Şirketlerin Amme Borçları” başlıklı ve 22.07.1998–4369/ 21 maddesiyle değişik 35. maddesi;

“Limited şirket ortakları, şirketten tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacağından sermaye hisseleri oranında doğrudan doğruya sorumlu olurlar ve bu Kanun hükümleri gereğince takibe tabi tutulurlar.

(Ek fıkra: 04.06.2008-5766/3 md.) Ortağın şirketteki sermaye payını devretmesi halinde, payı devreden ve devralan şahıslar devir öncesine ait amme alacaklarının ödenmesinden birinci fıkra hükmüne göre müteselsilen sorumlu tutulur.

(Ek fıkra: 04.06.2008-5766/3 md.) Amme alacağının doğduğu ve ödenmesi gerektiği zamanlarda pay sahiplerinin farklı şahıslar olmaları halinde bu şahıslar, amme alacağının ödenmesinden birinci fıkra hükmüne göre müteselsilen sorumlu tutulur.” hükmüne, “Kanuni Temsilcilerin Sorumluluğu” başlıklı ve 25.05.1995 – 4108/11 maddesiyle eklenmiş Mükerrer madde 35. maddesi ise;

“Tüzel kişilerle küçüklerin ve kısıtlıların, vakıflar ve cemaatler gibi tüzel kişiliği olmayan teşekküllerin mal varlığından tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacakları, kanuni temsilcilerin ve tüzel kişiliği olmayan teşekkülü idare edenlerin şahsi mal varlıklarından bu Kanun hükümlerine göre tahsil edilir.

Bu madde hükmü, yabancı şahıs veya kurumların Türkiye’deki mümessilleri hakkında da uygulanır.

Tüzel kişilerin tasfiye haline girmiş veya tasfiye edilmiş olmaları, kanuni temsilcilerin tasfiyeye giriş tarihinden önceki zamanlara ait sorumluluklarını kaldırmaz.

Temsilciler, teşekkülü idare edenler veya mümessiller, bu madde gereğince ödedikleri tutarlar için asıl amme borçlusuna rücu edebilirler.” hükmüne amirdir.

Diğer taraftan, 5510 sayılı Kanun’un 88. maddesinde yer alan hüküm gereği şirket müdürleri, SGK’ya olan borçlardan üst düzey yönetici veya kanuni temsilci oldukları için sorumlu tutuldukları anlaşılmaktadır. Bu doğrultuda; Türk Ticaret Kanunu’nun(3);

“Kapsam ve Sınırlar” başlıklı 371. maddesinin 1. fıkrasında; “Temsile yetkili olanlar şirketin amacına ve işletme konusuna giren her türlü işleri ve hukuki işlemleri, şirket adına yapabilir ve bunun için şirket unvanını kullanabilirler. Kanuna ve esas sözleşmeye aykırı işlemler dolaysıyla şirketin rücu hakkı saklıdır.” hükmü, “Yönetim ve Temsil” başlıklı 623. maddesinin 1. fıkrasında ise; “Şirketin yönetimi ve temsili şirket sözleşmesi ile düzenlenir. Şirketin sözleşmesi ile yönetimi ve temsili, müdür sıfatını taşıyan bir veya birden fazla ortağa veya tüm ortaklara ya da üçüncü kişilere verilebilir. En azından bir ortağın, şirketin yönetim hakkının ve temsil yetkisinin bulunması gerekir.” hükmü yer almaktadır.

Yer verilen Kanun hükümleri başta olmak üzere ilgili mevzuat hükümleri birlikte değerlendirildiğinde, Türk Ticaret Kanunu hükümlerine göre, genel kural olarak, limited şirket ortakları, hep birlikte müdür sıfatıyla şirket işlerini idare etmeye ve şirketi temsile yetkili ve yükümlüdürler. Ancak, şirket sözleşmesi veya ortaklar genel kurulu kararıyla şirketin idaresinin ve temsilinin ortaklardan bir veya bir kaçına bırakılması mümkündür. TTK, limited şirket sözleşmesi veya ortaklar genel kurulu kararıyla ortak olmayan müdürlerin de tayin edilmesine imkân sağlamıştır. Ortak olmayan müdürlerin, yetki ve sorumluluk yönünden, ortak olan müdürlerden herhangi bir farkları bulunmamaktadır. Limited şirketlerde idare ve temsil yetkisi müdürlerce kullanılır. Müdürler, şirketin kanuni temsilcileridir.

Ortak olmayan şirket müdürleri, ortaklar genel kurulu kararıyla, her zaman için azledilebilirler. Azledilen müdürün, sözleşmeden doğan hakları saklıdır. Ortak olan müdürler konusunda ise Kanun, müdürün şirket sözleşmesi ile atanması ve ortaklar genel kurulunca seçilmesine bağlı olarak ikili bir ayrıma gitmiştir. Şirket sözleşmesiyle atanan ve aynı zamanda ortak olan şirket müdürleri, ortaklar genel kurulu tarafından azledilemezler, bunların idare hak ve vazifelerinin diğer ortaklar tarafından sınırlandırılması da mümkün değildir. Ancak, haklı sebeplerin varlığı halinde, ortaklardan birinin talebi üzerine, mahkeme, şirket sözleşmesi ile atanan müdürlerin idare hak ve vazifelerinin sınırlandırılmasına veya geri alınmasına karar verebilir. Ortaklar genel kurulu kararıyla atanan ve aynı zamanda ortak olan limited şirket müdürleri ise, ortaklar genel kurulu tarafından azledilebilirler. Azil kararının, ortakların çoğunluğu ile alınması zorunludur.

Burada azil kararına yönelik ortaklar genel kurulu karar tarihi ile söz konusu kararın Türkiye Ticaret Sicili Gazetesinde tescil ve ilan tarihinin azledilen ortağın sorumluluk dönemini tespitte önemi bulunmaktadır. Bu doğrultuda; Yargıtay Hukuk Genel Kurulu vermiş olduğu bir kararda(4); “… davacının dava dışı şirketteki temsil yetkisinin sona ermesi ve yerine temsilci atanmasının sicil gazetesinde ilanının, işlemin hukuken varlık kazanmasına değil, bu hususun üçüncü kişilere açıklanması amacına yönelik olduğu, dolayısıyla inşai değil bildirici bir işlem olduğu açıktır.

Görüldüğü üzere, Kurum tarafından talep edilen alacağın oluşmasına temsil yetkisi sona erdiği halde davacının yapmış olduğu hukuki bir işlem sebep olmadığı gibi, davalı Kurum, temsil yetkisi sona eren davacıyla dava dışı şirket yönünden 6762 sayılı Kanun’un 38. ve 39. maddeleri anlamında üçüncü kişi değildir.

Temsil yetkisinin sona erdiğinin ticaret sicil gazetesinde ilanı iyiniyetli üçüncü kişileri korumaya yönelik olup, davacı temsil yetkisi sona erdikten sonra şirketi borç altına sokacak hukuki bir işlem yapılmadığından, davacının kendisinden sonra şirket adına yetkili temsilcilerin ödemesi gereken borçtan dolayı şahsi sorumluluğu bulunmamaktadır. …” demektedir.

Bu doğrultuda, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararından, ticaret sicil gazetesinde ilanın, işlemin hukuken varlık kazanmasına değil, bu hususun üçüncü kişilere açıklanması amacına yönelik olduğu, dolayısıyla inşai değil bildirici bir işlem olduğu, Türk Ticaret Kanuna göre SGK’nın üçüncü kişi sayılamayacağı, ilgililerin temsil yetkisinin sona erdiği tarihe kadar ki prim borcundan sorumlu olup, sonrasından sorumlu tutulamayacakları anlaşılmaktadır.

III- SONUÇ

Sonuç olarak, ilgili mevzuat hükümleri ile yerleşik yargı kararları doğrultusunda; her şirket müdürü şirketin SGK’ya olan borçlarından sorumlu tutulması mümkün olmayıp söz konusu sorumluluğun yüklenebilmesi için şirket müdürünün, şirketi mali ve idari konuda temsil ve ilzam etmeye yetkili olması gerekmektedir. Bununla birlikte, bu şekilde sorumlu tutulan müdürlerin sorumluluğu da, şirketi temsil ve ilzam etme yetkisinin sona erdiği tarihe kadardır. Bu tarih ise söz konusu durumun ticaret sicil gazetesinde tescil ve ilan edildiği tarih değil ortaklar genel kurulu karar tarihidir.

Yazar: Murat ARAZ*

Yaklaşım / Temmuz 2019 / Sayı: 319

(1)         16.06.2006 tarih ve 26200 sayılı Resmi Gazete’ de yayımlanmıştır.

(2)         28.07.1953 tarih ve 8469 sayılı Resmi Gazete’ de yayımlanmıştır.

(3)         14.02.2011 tarih ve 27846 sayılı Resmi Gazete’ de yayımlanmıştır.

(4)         30.01.2013 tarih ve E. 2012/21, K. 2013/152 K. sayılı Kararı.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu yazınız!
Lütfen isminizi buraya giriniz